...
Şehir hayatına çok çabuk adapte olan ailelerin, kokusundan
dolayı beğenmeyip sofralarına yakıştıramadıkları o peynir bizim kahvaltı
soframızın olmazsa olmazıydı… Çünkü biz şehre yerleşmiş ancak geçmişinden
yaşanmışlıklarından kopmamış, aslında kopamamış bir aileydik.
Babam çok uzunca bir zaman yani askere gidene kadar çobanlık
yaptığı için bizim evde; köy ve yayla hayatına dair olan her şeyin özel bir
yeri vardı. Şimdilerde gramına sırf doğal diye birazdan fazla para verilen
ürünlerin eksiğini hiç hissetmedik, hissettirilmedi çünkü...
Hiç, “ya şu olsaydı
da yeseydik keşke” dememize müsaade edilmedi…
Bir iki farklı çeşidi bulunan o peynirden bizim evde hep çok miktarda
olurdu. Dedim ya; tat olarak eksikliğini hiç hissetmedik…
Sanırım o dönem için çokta severek tükettiğim bir şey
değildi, ama babam ısrarla sağlıklı ve daha kaliteli olduğuna dair tam olan
inancı nedeniyle hep ve en fazla olan haliyle o peynirden alırdı.
Ve istinasız olarak Babamın da dahil olduğu kahvaltı
soframızda, hep o meşhur cümle; “ bu çok lezzetli gızım, peynirin en kalitelisi
bu…” yemeye de özendirme amaçlı olsun diye, iştahlı bir şekilde önce kendi bir
parça alır ve ondan sonra hafif dolu bir ağız ve birazda ciddi bir surat
ifadesiyle söylerdi bunu… Ayrıca yine kalitesinden ötürü peynirlerin, “en
pahalısı”ydı.
Bu birçok çocuk için bunun pek bir kıymeti yoktu, ben ucuz
ve özellikle Babamın “suni” diye tabir ettiği o kutu peynirlerden yemek
istiyordum.
…
Altı üstü bir peynir dediğinizi duyar gibiyim, o sadece bir peynir değil, aynı zamanda büyük
küçük hepimizin hatırası ve birazda travmasıydı.
Mesela; Büyük ablamın okul arkadaşı onu, o tatla hatırlıyor,
ilkokul çantam benim için o peynirin kokusu demek!
O bizim kahvaltı soframızın olmazsa olmazıydı, hatta bazen
tek olanıydı.
…
“Sağlıklı” ve “Kaliteli” olması açısından da büyük önem arz
eden o peynir, şimdilerde doğal yaşama dönüş furyasıyla birlikte herkesin
evinde var olan, ancak seneler öncesinde pek çok kimselerin kıymetini bilmediği
belki de kokusundan ötürü burun kıvırıp örselediği, o meşhur lezzet, tulum
peyniriydi…
…
Kıymeti geç bilinen; o, damakta bir parça tatlı ekişi tat
bırakan peynirle damakların arasına bu defa da artan fiyatı girdi.
Hayat pahalılığı, gözleri ışıltılı bakan deyip buradan
siyasete girmeyeceğim tabi ki de…
…
Bu arada belirtmek isterim ki; taze çay ve ekmekle muhteşem
bir üçlü oluyorlar… Bir parça almaz mısınız?
...
Bu defa afiyetle kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder