26 Şubat 2023 Pazar

NEREDESİN SEN?

 

Başlığa aldanıp hasret duyulan sevgiliye yapılan bir çağrı sanmayın, değil çünkü...

...

Linç yemeyeceksem birkaç şey söylemek, biraz da sormak istiyorum.

Acılarımız hala tazeliğini korusa da bazı şeylerin sorulması ya da sorgulanması gerektiğini düşünüyorum!

Uzmanlar ve bilim adamları tarafından defalarca uyarısı yapılan bu yıkıcı deprem için neden hiçbir önlem alınmadığı gibi...

Dünyayı titrettiği iddia edilen bir yönetimin nerede olduğu gibi...

Devletin nasıl vasıfsızlaştırılıp itibarsızlaştırıldığı gibi... Ve daha bir sürü şey!

...

6 Şubat 2023... Havanın aydınlanmasına henüz birkaç saat var...

Resmi verilere göre merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7,7'lik bir sarsıntıyla uyandı herkes aydınlanamamış o sabaha... 60 saniye sürdü bu sarsıntı. Tam geçti denilen noktada yaklaşık 9 saat sonra 45 saniye süren 7,6'lık bir sarsıntı daha yaşandı.

Çevrede bulunan 10 ilde hissedilen bu depremler gerisinde ağır yıkımlar ve kayıplar bırakarak gitti.

...

Şehirleri adeta dümdüz eden deprem için her ne kadar çok ani gelmiş gibi davranılsa da uzmanlar ve bilim adamları konuyla ilgili yıllardır uyarılarda bulunuyordu.

Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu, belli noktalarda şiddetli depremler olabileceğini defaatle söyleyerek önlem alınması gerektiğini vurgulamalarına karşılık sözlerinin ve uyarılarının bir muhattap bulmadığını yaşanılan Kahramanmaraş depremiyle görmüş olduk!

Tamam şehirler depreme dayanıklı değillerdi. Ama en azından arama-kurtarma ve yardımlar noktasında bir hazırlık söz konusu olmalıydı, o da olmadı.

Şu an içinde bulunulan vahim durumu 1999 Gölcük Depremi sonrası özel bir gazetenin attığı, "Devlet enkaz altında kaldı" manşeti özetliyor sanırım.

...

Devlet 24 yıl sonra daha büyük bir enkazın altında kaldı!

-Bu işin devletle ne ilgisi var demeyiniz; vatandaş siyaset bilimi dersi almadığı için hükümetle devleti bir tutar. Bugün iktidarda kim varsa devlet onun için o'dur!-

Ne geçmişten bir ders alınmış ne de uyarılar dinlenilmiş. Büyük ya da küçük, hiçbir kriz ve afet planı hazırlanmamış. Tabi İçişleri Bakanımız tarafından yapılan deprem tatbikatını saymıyorum(!)

Bu nedenlede bölgeye müdahaleler de ve Arama-Kurtarma çalışmalarında "Altın saatler" olarak bilinen saat diliminde önemli ölçüde zaman kaybı yaşandı.

Plansızlık, ekiplerin koordine edilemeyişi, ekipman eksikiği derken on binlerce canımıza yetişilemedi.

...

Bütün bunlar yaşanırken Devletin önden bir sonra gelen isimlerinden dostlar alışverişte görsün misali yapılan açıklamalar dışında pek bir şey olmadı. Günler sonra çıkıp halkına "Bunlar kader planının işleyi içinde olan şeyler" diyecek olanın ön hazırlığını yaptılar....

...

Bizler Allah'a inanan insanlarız hayrın ve şerrin ondan geldiğini bilir, kadere iman ederiz. Ancak bazı şeylerin tek başına kaderle açıklanamayacağını da biliriz...

Mesela; bütün ülke rant uğruna betona boğulurken, birilerinin cepleri üç kuruş daha fazla görecek diye zemin kontrolü yapılmaması, malzemeden çalınarak koca koca binaların dikilişi, hiçbir kontrol ve denetimin olmayışı, uzmanların; bak burada bu olacak önlem al, dediği halde sözlerine kulak asılmayışı gibi gibi gibi...

O felakette eksiklik; plansızlık ya da koordinesizlik değildi. Enkazdan sağ çıkarılan insanların sağlık kontrolüne ihtiyacı vardı, barınmaya ihtiyacı vardı, üzerine giyecek bir kıyafete, yiyecek bir lokma ekmeğe ihtiyacı vardı. Birileri burada da sınıfta kaldı!

Her şeye bu kadar geç kalınmazdı. Kilometreler ötesinden uluslararası yardımlar bile kısa bir süre zarfında ulaşırken aynı vatan toprakları üzerinde yaşadıklarımızın bu geç kalışlarının ne bahanesi olabilirdi ki?

Neyse ki vatandaş aynı acziyeti sergilemedi, herkes az ya da çok birbirine destek olmaya çalıştı. Devlete yük olmadan(!)

Oysa devlet “Baba”ydı… Koruyucu kollayıcıydı, her daim şartsız koşulsuz, yardıma koşması beklenendi. Ama öyle olmadı…

Bugün gelinen noktada; vatandaş kutsal saydığı devleti tarafından kaderine terk edildi.

Unutmadan; o kader planı bir gün herkes için tecelli edecek!

Güzel ve adilane bir dünya ümit ve duasıyla…

 

 

 

 

 

 

19 Şubat 2023 Pazar

Şubat Soğuğu Başka Yakacak Yürekleri...

 

Yarın halledecekti işin kalan kısmını, yarın gelecek misafirleri için çeşit çeşit pastalar yapmıştı dumanı üzerinde çayla sohbetlerine eşlik edecekti.

Küs uyumuşlardı o gece, yarına gönlünü alırdı ya da biraz süre nazlanmayı planlıyorlardı birbirlerine...

 Söylemeyi unuttukları şeyler vardı; yarına söylerlerdi. Annesi o gün dışarı çıkmasına izin vermemişti, yarın bir yolunu bulup çıkacaktı.

Yarın Uzaktan eşi gelecekti bir kadının, Yarın çocuğuna istediği oyuncağı alacaktı...

Yarınlarda bazı güzel kavuştaylar yaşanacaktı!

Yapılacak bir sürü şey vardı ve hepsi yarına ertelenmişti. İyisiyle kötüsüyle, tüm güzellikleriyle, en umut dolu düşünceleriyle...

...

Yarınlar bazıları için yoktu bazıları içinse yarım kalmıştı... Şubat soğuğu yüreklerde geçmeyecek bir yangın ve tarifsiz acılar bırakarak gidecekti.

Yapılacak işler, söylenecek sözler bir daha tamamlanamamak üzere yarım, bazı kavuşmalarsa mahşere kaldı.

Baba'ya evladından kalan tek hatıra; çeşme başında gülümseyerek çekilmiş o fotoğraf karesiydi. Bir anne'nin duyduğu son ses evladının yardım sesiydi.

Çocuklar anne-babaları görmekten büyüyeceklerdi; o küçük kızın saçlarını tarayacak biri olmayacaktı, o küçük oğlan çocuğu evinin önüne gidip birine "anneeeeee" diye seslenemeyecekti.

...

Bir sarsıntı insanların tüm emeklerini de alıp götürdü. Evlere temizliğe giderek biriktirdiği parasıyla almıştı evini...

Belki biraz rahat etmeyi planlıyordu, yılların yorgunluğunu kendisine ait evde kahvesini içerek atacaktı az da olsa, olmadı!

Binbir umutla inşa ettiği yuvası yok olmuştu.

...

Çaresizlik belki de en çok şimdiler de bu kadar derinden sarmıştı, enkaz başında yakınlarına ulaşmayı bekleyenleri...

Yıkıntıların arasından duyulan sesler de umut gri bulutların arasında yeniden yüzünü gösteriyordu.

Sağ çıkarılan her can kurumuş dalları yeniden filizlendiriyordu adeta...

...

Kalanlar, hep yarım hep eksik kalacak yarınlarda yaralarını iyileştirmeye çalışacak, kalabalıklar dağıldığında sessizce... gidenlerinden zihinlerinde kalan hatıralarla, çünkü o sarsıntı hatıraları da alıp götürmüştü.

...

Yarınlara kalmasın hiçbir şey... Gece başınızı yastığa ne olursa olsun mutlu koyun!

...

Bir daha böylesine bir felaketin yaşanmaması duasıyla...

 

5 Şubat 2023 Pazar

ÇOK RAHAT ÇOK PROFESYONEL

 

"Çok rahat çok profesyonel" replik seneler önce Kurtlar vadi dizisinde Polat Alemdar'ın sorguya çekildiği o sahneyle hayatımıza girdi...

Aynı replik geçtiğimiz Ekim ayında Ak Parti'nin Sakarya'da düzenlemiş olduğu Gençlik Buluşmasıyla yeniden gündem oldu. Partinin genç üyeleri Liderlerinin becerisine iltifat etmek için afilli bir pankart hazırlatmışlardı.

İlk yayınladığı zamandan daha fazla popülerlik kazanan o replik günlük hayatın bir paraçası haline geldi. Diziyi bilenler repliği; gerçek manasına uygun kullanmaya özenli davrandılar zira orada bıçkın mafya lideri Polat Alemdar kendine atfedilen suçları büyük bir ustalık ve soğuk kanlılıkla reddediyordu. "Çok rahat çok profesyonel"di.

...

O gün gerçek ve tüzel kişilerle hiçbir bağlantısı bulunmadığı ve tamamen hayal ürünü olduğu öne sürülen sahnenin en gerçek halini tüm çıplaklığıyla yaşıyoruz. Bir mafya liderini sorguya çeken ve suçunu itiraf ettirmeye çalışan güvenlik güçleri olarak değil, sıradan sadece hakkını talep eden insanlar olarak...

Dürüst olmayan davranışlar, adaletsizlik, hak gaspları ve daha nice olumsuz davranışlar insanların karakteri haline gelmiş durumda içlerine o kadar sindirmişler ki bu olumsuz halleri, doğal bir rahatlık ve profesyonellikle hareket eder olmuşlar.

Bu sebeple onlarla herhangi bir durumunuzu paylaştığınız da sizin karşı tarafa üzülme oranınız daha yüksektir, kendinizi onu teselli ederken bulabilirsiniz, sizin uğradığınız hak gaspı ya da adaletsizlik değersizleşmiştir.

Ve hala bazı insani değerlerini yitirmemiş ve onları korumak adına çaba gösteren biriyseniz bir an da Banker Bilo filmindeki "Bilo" karakterine dönüşebilirsiniz!

Maho'da çok rahat ve profesyoneldir, her davranışını; yaptım ama niye yaptım?, diye ağlamaklı ses ve acınası bir yüz ifadesiyle açıklar.

Siz de derdinize çare bulamadan boynunuzu büküp evin yolunu tutarsınız.

...

Vefa duygusu da bu tip insanlar için İstanbul'da bir semt adıdır. - Bu klişeden dolayı özür dilerim- Şahıs adıda olabilir, emin olamadım...

Sizi, gözden çıkarır ve kullanırken asla insana has, yüzün biraz kırmızıya çalan pempeye dönüştüren duyguyu da bünyelerinde barındırmazlar!

...

Fazla dağılmadan; filmin sonunda; Maho'nun tüm malvarlığı fabrikaları ve eski karısı artık Bilo'nun olmuştur. Bilo artık zengindir ve Bankerdir.

Yorumculara göre; namuslu Bilo sonunda namussuz mu olmuştur yoksa gözü açılıp kendini korumayı mı öğrenmiştir orası tartışılır...

...

Dizi repliğinden yola çıkıp filmle sonunu getirdiğimiz yazımızda çarşının vaziyetini özetleyebilidğimi düşünüyorum.

Hak gasplarına uğramadığımız insanca yaşabildiğimiz bir Dünya'nın inşa edilmesi dileğiyle hoş ve esen kalın...

 

 

NEREDESİN SEN?

  Başlığa aldanıp hasret duyulan sevgiliye yapılan bir çağrı sanmayın, değil çünkü... ... Lin ç yemeyeceksem birkaç şey söylemek, biraz da s...