Aslında Turuncu Filin komik hikayelerini yazmayı
hedeflemiştim… Çünkü insanların en çok gülmeye ihtiyaçları var.
Ruhsal birtakım hastalıklara kalmamaları, endişe
seviyelerinin en minimum düzeyde kalması açısından bunun gerekli olduğuna
inanıyorum. Bu sebeple yazmaya başlamıştım, ancak fark ettim ki; şimdilik
sadece yaşadığım ormanda yüz yüze güldürebiliyormuşum… -Umarım ilerleyen günlerde yazarak da
güldürebilirim.- Bir de herkesin ciddili
meseleler konuştuğu bir ortamda esprili ve komikli filler pek sevimli durmuyor.
Bu nedenle bende büyük ciddiyet gerektiren meselelerden
bahsetmeye karar verdim. Çünkü konjonktür bunu gerektiriyor.
…
Şimdi biraz güzel ülkemin çatık kaş gündemine birazda
biz göz atalım.
İşler pek yolunda gitmiyor… Her gün bambaşka iddialar,
olaylar, kavgalar, yolsuzluklar, geçim sıkıntısı içinde kıvranan insanlar,
savaşlar, ölümler, her daim birbirlerine düzenli olarak hakaret eden siyasiler,
yasaklamalar, cezalandırmalar ve daha bir sürü şey…
Çarşı karışık özetle!
İnsanlar bu kaos dolu ortamda çıkardıkları gürültülü
seslerle, yaşanan tüm sıkıntılara çözüm arıyorlar. Her yaşanan olayda aydınlığı
şüpheli toplumun “aydın insanları” en yüksek perdeden kendi ideolojilerini
ortaya koyuyor.
Diyor; en büyük ideoloji benim ideolojim ve hepinizin
ideolojisini döver. Sağından soluna herkes kendi haklılığını ispat edip bir
dahaki yarışa kadar köşelerine çekiliyor.
Sonra bir bakıyorsunuz; ne mesele çözülmüş ne de niçin bu
kadar bağırdıklarını biliyorlar.
…
Sonuç olarak; son tartışmalar gerçekleştirildiğinde beyaz
adam ideolojinin hayat kurtaran bir şey olmadığını anlayacak!
Umarım çok gecikmezler.
…
Daha aydınlık ve güzel sabahlara hep birlikte uyanabilmek
umuduyla…